20130327

.Edgar'la konuşmak

Neden hala sadece bakıyorsun?

Her şey sona erdi. Şehirler yıkıldı. Arabalar gökyüzünde asılı kaldı. Kuşlar için çok uygun fakat kuşlar da yok artık. Mazgallardan kırmızı bir duman yükseliyor. Ne olduğunu bilmiyorum. Dün deniz kenarına indim. Daha doğrusu , deniz olması gereken yere gittim ama yoktu. Sular ne çabuk çekildi. Sokaklar yerinde duruyor , en azından oralarda eskiden bir sokak olduğunu anlayabiliyorsun. Fakat ilginç bir şekilde ara ara bir sürü buz kalıbı var. Düzgün , köşeli ve devasa buz kalıpları. Gökyüzü hala aynı. Değişmeyen tek şey bu oldu. Bu kadar şeyin üzerine , tüm kıyamet senaryolarında olduğu gibi kararır diye düşünmüştüm fakat olmadı. Aksine bulutları bile çok nadir görüyorum. Piller de çalışmıyor olsa gerek ki, hiç bir saat zamanı saymıyor artık. Şehirdeki tüm saatçileri dolaştım , yani geriye ne kaldıysa işte. Çalışmıyorlar. Arada bir kedileri görür gibi oluyorum fakat bir şekilde yeniden kayboluyorlar. Eskiden gittiğimiz parkı hatırlıyor musun? Hastanenin hemen yanında , belediye binasının karşısındaki. Orada artık bir kaya parçası büyüyor. Başlarda gökyüzünden düşmüş bir taş olduğunu düşünürdüm. Fakat zamanla çok büyüdü. Hatta o kadar büyüdü ki , üzerine tırmanıp bakmak istersen çok uzakları görebiliyorsun. Ama uzaklar da aynı artık.

Bugün günlerden cumartesi. Daha doğrusu , tüm bunlar başladığında cumartesiydi. O günden beri , kara bir cumartesini yaşıyorum. Mutlu olduğum anlar da olmuyor değil. Zira hep hayalini kurduğum bir şeydi , herkesin bir anda kaybolması. Hah , bu arada çiçekler artık renkli değil. Artık tüm yapraklar şeffaf. Fakat formlarını hala hissedebiliyorsun. Değişik bir duygu. Rüzgar da ben merkezli esiyor artık. Ne yöne dönersem döneyim hep yüzüme doğru vuruyor. İnsanın ağzında bir bahar tadı bırakıyor. Zira aynen bir bahar rüzgarı gibi , ılık ılık ve hafifçe esiyor.

Tüm bunlar hep benim yüzümden oldu. Bazen bir nota , bazen bir renk ve kokuydu keşfettiğim. İnsanların kaldıramayacağını bildiğim için , dünyayı yeniden şekillendirmem gerekiyordu. Şu an bir amatörün elinden çıkmış gibi görünse de , zaman içinde daha iyisini yapacağıma inanıyorum. Ve hani şu bahsettiğim buz kalıpları var ya , sanırım denizlerin nereye kaybolduğunu şimdi anlıyorum. Böyle de güzel görünüyorlar fakat dediğim gibi üzerinde çalışmaya devam edeceğim. Peki sevgili Edgar , tüm bu anomalik durumlara rağmen neden hala konuşmuyorsun? Heykeller hiç bir zaman konuşmayacaklar mı? Tüm bu olağan dışı şeylere rağmen hala fazlasını mı istiyorum?


Bir anlamı olmayacak biliyorum.
Belki konumuzla da alakası yok. 
fakat senin de söylediğin gibi sevgili Edgar ;
Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin! 
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan! 
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın! 
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan! 
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan! " 
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."  
Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde 
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan; 
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin 
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan, 
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan 
Kalkmayacak - hiçbir zaman! 

0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
Copyright © Levin Kara
Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz kopyalanması ve kullanılması yasaktır.