Toparlandık.
Gitmeye hazırız , fakat yollar henüz yapılmadı. Çantalarımızda onlarca hafiflik. Vicdanlarımızı arka bahçeye gömdük. Nezaketimiz bir mezar taşı yapmaya yeltenmedi. Zira vicdan öldüğü için değil , varlığı inkar edildiği için gömüldü. Bu durumda tek seremoni , yeni bir yaşama bilincine kavuşmamız ile alakalı olacak.
Fakat söyledim ya , yollar henüz yapılmadı. Çünkü insan henüz ortak bir bilince kavuşamadı. Herkesin sırtında ağır yükler yani dayatılmış sorumluluklar var. Öyle inanmışız ki sokakların caddelere ve caddelerin mahallelere bağlandığına. Oysa zihindeki bir kıvılcım , kırık bir şişeden daha üstündür. Fakat görmek artık bakmakla alakalı değil. Duymak istiyor insan , tatmak istiyor. Hatta bazen körü körüne inanmak. Yoktan varlığın mümkün olmadığına inanan bir yoktan var olmuşluk. Ve ruhlarınız , bir maneviyat savaşı kazanmış hissi ile yaşıyor olsa da nefesiniz hala yalnızlık kokuyor. Çünkü bu yalnızlık , iliklerinize işleyen asırlık bir afyondur.
Bu bir çağrı değil. Zira kimileriniz özüne dönemeyecek biliyorum. Göklerden çekirdeğe kadar yazılmış efsanelerin içinize işlemiş korkuları yüzünden , sadece aklınızdan geçirip bir keşke'ye konu edeceksiniz. Fakat öyle bulanık ki su , öyle bulanık bir savaş. Hazırlanıp kaçamıyorsun. Öyle yozlaşmış ki insan , söyleyeceklerini öylece söyleyemiyorsun. Düşebileceğine inandırıldığı için öyle sıkı tutunmuş ki anlatılanlara , aralarından geçip gidemiyorsun.
Oysa ne kadar da berrak bir denizden geliyoruz. Ve kendi dünyamızda birer göçebe artık ruhlarımız. Gözlerden uzak yaşanan iç güdülerimiz ve hazlarımız. Bağlılık yeminimiz olmamasına rağmen , dillerde hep suçlu ilan ediliyoruz. Oysa zihinlerimiz , sizin aslında haykıramadığınız düşüncelerle dolu.
20130221
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder